17 Kasım 2014 Pazartesi

AILE İLE DIYALOG

Ne zaman babam ile telefon da konuşsam 2 dakikayı geçtiğini görmemişimdir. Neredeyse bütün kızlarda da böle değil mi? Baba: Nasılsın kızım? Kız: İyiyim babacığım Baba:Okul nasıl gidiyor Kız:iyi gidiyor babacığım Baba:Paran var m? Kız:Var babacığım Baba:Annene veriyorum kızım görüşürüz Kız :Tamam görüşürüz babacığım Anne: Nasılsın kızım Kız:İyiyim anneciğim, sen nasılsın? Anne:İyiyim kızım bende Kız:Anne ne oldu biliyor musun? Ay kız anne...:):):)) Anne ile kızın konuşması baya uzun olur.En ufak detaya kadar konuşulur.Baba ile oğlun muhabbeti uzun mudur bilemem fakat baba ile kızın konuşması uzun olmaz.Anne bir kız için dert ortağıdır.Çoğu kızın babasına karşı belirli bir mesafesi vardır.Bu yüzden konuşmalar kısa olur herhalde...

15 Kasım 2014 Cumartesi

KÜÇÜK SEY


   Bu gün ders çalışmak için okula gidiyordum.Çay yolu metrosundan indiğimde 2 yaşlarında  ,yabancı  kız çocuğu ve annesi önümden çıkışa yürüyorlardı.
  O kadar sevimliydi ki yanaklarını sıkasım geldi.
Metro ortamına o kadar alışıktı ki turnikeden eğilerek geçiyor , tek başına önden yürüyordu.      Çocuğun tatlılığı herkesin dikkatini çekmişti.  Dolum merkezinde oturan görevli çocuğa bakmak için  ayağa kalktı ve çocuğa el salladı.  Ben de yanına gittim onu öpmek için , bana iki eliyle tuttuğu çikolatayı uzattı.
  Elinden tutmak istedim ve tek parmağımı avucuna verdim sımsıkı  parmağımı tuttu. Birlikte çıkışa kadar yürüdük.









Artık gitme zamanı idi. Farklı yönlere ayrılacaktık, parmağımı sımsıkı tuttuğu için bırakmıyordu. Parmağımı çekiyordum hala bırakmak istemiyordu.Kendi gittiği yöne beni çekiyordu.   Parmağımı vermediği için zorla bıraktırmıştım. Farklı yönlere döndük gidiyorduk birden arkamı dönüp baktığımda çocuk bana bakıyordu. Baya uzun bir şekilde bana bakıyordu tabi ki bende ona. Ben onu çok sevmiştim demek ki o da beni çok sevmişti.

14 Kasım 2014 Cuma

Çölyak Hastalıgı


     Oda arkadaşımla birlikte yemek yemeye gidiyorduk. Yemeklerimizi aldıktan sonra onun ekmek almadığını fark edince ," Ekmek yemiyor musun?" diye sorduğumda "hayır" demişti.Sürekli her yemek yediğimizde ekmek yemediğini fark etmiştim. Bu işte bir gariplik olduğunu anlamıştım.Birlikte  tüm oda arkadaşlarım  ile çay içmek için toplandığımızda kek, kurabiye ,pasta türü şeyleri de yemediğini fark ettim. İnsan pasta,kurabiye  neden yemezdi? Kilo almamak için miydi? Yoksa sevmiyor muydu?Yoksa sebebi mi vardı? İnternet'te dolaşır iken "Çölyak hastalığına " rast gelmiştim. Bu hastalığı ilk defa duymuştum. Merak edip araştırmıştım.
 
    Çölyak hastalığı; (Diğer adı ile Gluten Enteropasi) Bağırsakta ki sindirimi sağlayan villus denilen yapıların bozulmasına sebep olan ve dolayısıyla da yiyeceklerdeki besinin emilmesini engelleyen ve ince bağırsakta hasarlar oluşturan bir sindirim sistemi hastalığıdır. Çölyak hastalığı olan kişiler buğdayda ,arpada , ,çavdarda bulunan ve gluten olarak adlandırılan bir proteine tahammül edememektedir. Gluten buğday , arpa,çavdar ve yulafta bulunduğu için bu gıdalarda uzak durmaları gerekmekteymiş.

  Çölyaklı kişiler normal ekmek ,unlu mamuller,   makarna ,pasta, börek , bisküvi ve benzeri çok sayıda gıdayı yememek durumundadır.


  Bunları öğrenince arkadaşımda Çölyak hastalığı olduğunu anlamıştım. Neden bize bunu söylemiyordu? Kötü bir şey değildi bu . Daha doğrusu hastalık bile değildi sadece bazı şeyleri yememesi  gerekiyordu.

HAYAT ARKADAŞI


   Hayat arkadaşımız kimdir?  Nerededir?  Nerelidir? Nerede, ne zaman karşımıza çıktığını bilemeyiz. Belki yanı başımızdadır. Belki dünyanın diğer  bir ucundadır. Aramızda kilometreler vardır. Kader bazılarımıza hayata birlikte  yürüyeceğimiz insanları  çok küçük yaşlarda çıkarır. Size  yakın arkadaşlarımın güzel hikayesinden bahsetmek istiyorum. Tilbe ve Fırat 5 yaşlarında iken aynı anaokuluna kayıt olurlar.Hayatları bu küçük yaşta kesişir.






   
   
     Anaokulundan sonra aynı orta okul aynı lise birlikte derken sadece üniversite yılları ayrı olarak geçirirler.O küçük yaşlarda yaklaşık 16 yıldan beri birlikteler ve çok mutlular.
 
   





    İnsan duyunca bir hayretle bakıyor. Bir yandan onlara özeniyor. İnsanın sevdiğinin ,hayat arkadaşının küçük yaşlarda yanında olması,anılarında yer olması kadar güzel bir şey yoktur herhalde.Arkadaşlarımın bir ömür boyu birlikte olmalarını canı gönülden isterim.İnşallah düğünlerine de şahit olurum...

SENİN YAPTIGINI ÇORUMLU YAPMAZ!!!!!

 
    Ankara'ya geldiğim ilk zamanlarda oda arkadaşlarım ile tanışıyorduk.Muhabbet esnasında nereli olduğumuzu öğreniyorduk.Çorumlu olduğumu öğrenince ;  "Senin yaptığını Çorumlu yapmaz" sözü neden söylenilmiş diye bana sordu.Bende anlatmaya başladım. Zamanla Anadolu' da halktan vergi,sahip olduğu  hayvanlarına bakılarak alınırmış.Geneli hayvancılık ve çiftçilik ile geçinen köylü halk için sıradan yöntem yani 5 koynu olan şu kadar öder, 5 inek sahibinin ödeyeceği vergi falanca fiyattır gibi . Vergileri almakla yükümlü kişi Çorum'da bir köye gider ve evin kapısını çalar.Kapısı çalınan kişi, gelenin vergi almak için geldiğini bilmektedir. Adam köylüye ne kadar malı olduğunu sorar.Köylü ise  1 koyunu olduğunu söyler. Kontrol etmek için de ahıra bakarlar , gerçekten de ahırda 1 koyun vardır. Emin olmak için bir de evi gezmek ister. Evi gezerken adamın gözüne çift yorgan ile kapatılmış bir yatak ilişir. Kuşkulanan  adam, yatakta kimin yattığını sorar. Köylü de babasının rahatsız olduğunu ve yattığını söyler. Yataktan insandan gelmesi mümkün olmayan sesler gelir ve adam tekrar sorar. Köylü babasının inlediğini söyler. Fakat adam inanmaz ve yorganı açar, yatağın içinde 1 koyun yatar. Bunu gören adam köylüden diğer koynun da vergisini almak ister.Fakir olan köylü koyunun parasını veremez zaten parası olmadığı için saklamıştır.Artık "Senin yaptığını Çorumlu yapmaz" kelimesinden bıktım. İnsanları sadece o şehirli olduğu için yargılamak çok saçma. Aynı kandan gelen kardeşler birbirine benzemezken ,aynı şehirde yaşayan insanlar nasıl benzesin...

13 Kasım 2014 Perşembe

ÇORUM MANTISI

 ÇORUM MANTISI

İşte bizim meşhur mantımız.Aslında mantı deyince ilk akla gelen KAYSERİ MANTISI dır.Fakat bizim ÇORUM  MANTISI da en az onun kadar meşhurdur.Aralarındaki tek fark Kayseri Mantısının içi kıymalı olur, bizim mantımız ise içi boştur.Çorum da mantı genelde Ramazana özeldir.Her iftar mutlaka mantı pişirilir.Ramazana özeldir.Her iftar mutlaka mantı pişirilir.Ramazana bir hafta kala tüm akraba,komşu toplanır, mantılar bükülür ve kızartılır.Öyle az uz değil.10 kiloluk undan bükülür.Bizim mantımızın bir diğer özelliği kızartılmasıdır. Mantılar özenle büküldükten sonra bir tavada sıvı yağla ya da fırında az bir yağla kızartılır.Mantının hamuru sadece un ,su ve tuzdan yapılır.
Çok sert hamur yoğurulur, bezelere ayrılır. Olabildiğince büyük açılır.Minik minik kareler şeklinde kesilir ve dört köşesi birleştirilir.

   Malzemeler;

  • Bir tabak mantı
  • 2 kaşık yağ
  • 2 kaşık salça
  • Yeterince su,tuz,pul biber
  • 2 kaşık kıyma
  • Üzerine sos için sarımsaklı yoğurt ,maydanoz ve kuru nane


   Yapılışı;
 
 
    Öncelikle yağımızı tencerede  eritiyoruz.Erittikten sonra salçamızı katıyoruz.Üzerine kıymayı koyuyoruz. Suyunu ilave edip kaynamasını bekliyoruz.Kısık ateşte mantılar pişene kadar bekliyoruz.piştikten sonra suyunu süzüyoruz. Mantımızı sıcak sıcak servis ediyoruz.Üzerine sarımsaklı yoğurt maydanoz ve pul biber ile servisini yapıyoruz.AFİYET OLSUN..

SİYAH ZEYTİN

3 yaşımda iken siyah zeytini sabah ,öğlen ,akşam  üç öğünde yermişim. Zeytin küçükken vazgeçilmezimmiş.Bir gün bize komşularımız oturmaya gelmişler , hep birlikte yemek yerken annemden siyah zeytin istemişim ve sofrada bulunan yiyecekleri yememişim sadece zeytin yemişim. Tabakta ne kadar zeytin var ise hepsini bitirmişim. Komşularımızdan birisi bu durumu görünce bana "Siyah zeytin yeme zaten karasın iyice kara olursun" demişti.Ben bunu duyduğumda öle   kalıcı bir etki bırakmıştı ki o günden beri siyah zeytini ağzıma bile almadım.Çocuk psikolojisi işte..:):):):)

KÜÇÜK DİLENCİ

Little beggar [4] Sizlere etkisinden hala kurtulamadığım ,gerçek bir olay anlatacağım.Bir gün arkadaşım ile birlikte hastaneye yürüyerek gidiyorduk.Muhabbetimiz o kadar akıcıydı ki yanımızda yürüyen ,bize bir şeyler söylemeye calışan küçük kızı sonradan fark ettik.5 yaşlarında, ayakları çıplak,üstünde yırtık elbiseler olan bir kız çocuğu bize bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.Biz de sıradan bir dilenci zannedip para istediğini düşünerek kızı dinlemeden yürüyorduk.kız bizim arkamızdan "Abla" " Abla su ver" "Abla su ver Nolur"diye seslendiğinde para istemediğini anlamıştım ve küçük kıza dönerek elimdeki suyu verdim.O kadar susamıştı ki suyu kana kana içiyordu.Hava o kadar soğuktu ki ,botumun içinde ayaklarım üşürken küçük kızın ayaklarında ayakkabı bile yoktu.Bazen dilencileri görmemezlikten gelip direk geçtiğim zamanlar aklıma geldi. İnsanlar çok mu duyarsız olmuştu? Yoksa Sahte dilenciler artmış mıydı?

12 Kasım 2014 Çarşamba

LEBLEBİ

LEBLEBİ; Nohut'un kavrulmasıyla üretilen bir tür kuru yemiştir. Çorum' un meşhur leblebisi tescillenen ilk leblebidir. İlk defa Şeyh Murat Gazi tarafından 1370-1390 yılları arasında bulunmuştur. Nohut'un ısıtılıp bekletilmesini keşfetmiştir.
 Faydaları; Leblebinin mide suyunu emdiği ve rahatlık verdiği söylenilir. Ayrıca takma diş yaptıranlara leblebi yemesi öğütlenir. Çünkü, leblebi yenmesi takma dişlerin yerlerine daha rahat alışmasını sağlar.

LEBLEBİ ÇEŞİTLERİ

  • Sade Leblebi
  • Çıtır Leblebi
  • Biberli Leblebi
  • Tobby Leblebi
  • Acılı Leblebi
  • Sarı Leblebi
  • Ballı susamlı Leblebi
  • Soslu Leblebi
  • Leblebi Şekeri
  • Fildişi Leblebi
  • Meyve özlü Çikolatalı Leblebi
  • Beyaz Leblebi
  • Çikolata Rüyası: Sütlü, Bitter, Beyaz Çikolatalı












HAZIRLIK

2011 yılında üniversite tercihleri yapmadan kendi bölümümü, iş olanaklarını, atama puanlarını araştırmıştım. Kendi bölümümde en yüksek puanlı üniversite olan Hacettepe Üniversitesini yazmıştım. Ama bölümümde sadece Hacettepe Üniversitesinde hazırlık olduğunu araştırmamıştım. Tercihler açıklandı ben çok gururluyum, çok mutluyum. Babam ile kayıt olmaya gitmiştim. Kayıt yaptırdığımda bana verilen belgeye baktığımda 0. sınıf yazısı ile hazırlık olduğunu öğrendim. Düz lise mezunu biri olarak nasıl İngilizce ile baş edecektim. Zaten de edemedim. İlk kez sınıfta kalmıştım. İkinci yıl hazırlığa devam etmeye başlamıştım. Ydyo binasına her gelişimde lanet okuyordum. Ydyo' yu asla sevmedim, sevmeyeceğim. Hazırlıktan kaldığım için Başbakanlık bursum krediye dönüşmüş. Okul bitiminde para ödemeyecektim. Fakat kaldığım için artık bir borçluydum. Hayatım alt üst olmuş, psikolojim bozulmuştu. Benimle aynı yıl üniversite kazanan, aynı bölüm fakat Ankara Üniversitesinde olan arkadaşım şimdi son sınıf  ben ise  2. sınıfım. Hazırlık beni hayata -1 ile başlatmıştı. Asla sevmeyeceğim İngilizce' yi !


Hazırlık Transkript'im :/

UNUTURSAM FISILDA

Gel ya da git
Böyle yapma
Sensiz kalbimde sızı var
Son nefese kadar değilse
Unuttuğum bir sözüm var
Sev ya da git
Öyle bakma
Artık canımı acıtma
Şansını fazla zorladım
Ben de insanım sonuçta





Çağan Irmak filmi olan ''Unutursam Fısılda" son zamanlarda beyaz perde de izlediğim filmler içinde en güzeliydi. Filme gitmeden önce fragmanını izlediğimde; kesinlikle bu filmi kaçırmamalıyım demiştim. İyi ki de izlemişim. Filmin konusu: Küçük bir kasabada birbirine zıt iki kız kardeş.En büyük olan Hanife sağlık lisesinden yeni mezun olup kasabanın sağlık ocağında hemşireliğe başlar.Hanife kişilik olarak çekingen, içine kapanıktır.Hatice ise ablasının tam bir zıttı; haylaz, laf dinlemez, başına buyruktur. Edebiyata meraklı olan Hanife herkesten sakladığı bir şiir defteri tutarken, Hatice etrafında ki herkesi unutacak kadar şarkı söylemeye tutkundur. Bir gün yeni atanan kaymakamın oğlu Tarık kasaba merkezine yerleşir ve iki kardeşin hayatı o günden sonra tamamen değişir. Vizyondan kalkmadan muhakkak izlemenizi tavsiye ederim.

KÜÇÜKLÜĞÜM


               
    Sizlere komik bir anımı anlatacağım. 2 yaşımdayken annem ile birlikte tuvalete giderdik. Tuvalette benim küçük lazımlığım vardı. Annem her gün lazımlığa beni oturturdu, işim bitince '' Anne'' diye seslenirdim. Bir gün yine annem beni lazımlığa oturtmuş. Ama ben anne diye bağırmamışım. Yarım saat olmuş daha bağırmamışım. Annem meraklanmış ve tuvalete bakmaya gelmiş ve beni görünce gülmeye başlamış. Lazımlığımın üstünde uyuyakalmışım :) :) Annem hala hatırlar ve güler.

HER GÜN SENİNLE


                                     
                                             Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm
                                             Sende buldum erişilmez hazları
                                             Yanında sıyrıldım kokulardan,yalanlardan
                                             Duyguların en ölmezini sende duydum
                                             Susuzluğum dudaklarında dindi
                                             Yalnızlığım ellerinde 
                                             Çoğu gün unuttum açlığımı
                                             Sende doydum


                                             İlk defa seninle bütünlendim,anlıyor musun
                                             Anladım yaşadığımı her nefes alışta
                                             Seninle geçtim bütün zamanlardan
                                             Seninle var oldum
                                             Eridim seninle bir sonsuz çalkanışta

Bu filmi izlerken ilk defa bu şiiri duydum. Çok hoşuma gitti. 

Haydar Haydaroglu Protestosu


OLAY
  Geçen yıl arkadaş grubum ile Hacettepe Ekonomi               Topluluğunun düzenlediği İş Dünyasına Genç Bakış isimli kariyer etkinliğine katılmıştım .Etkinliğe gelen Halkbank İnsan Kaynakları Müdürü Haydar Haydaroğlu konuşmasına başlamadan önce bir grup onu alkışlayarak ellerindeki '' Yumurta şenliğine hoş geldiniz!'' yazan pankartlar ile '' Beytepe'ye geldiniz,hoş geldiniz biz de sizi eli boş göndermeyelim '' diyerek Haydaroğlu'na yumurta atmışlardı. Haydaroğlu kürsünün altına saklanarak kendini korumaya çalışmıştı. Korumaları da şemsiye açarak atılan yumurtaları engellemeye çalışmıştı. O sırada ben çok korkmuştum. Olayın daha da büyümesinden endişelenmiştim. Yumurtanın bir tanesi arkadaşımın sırtına denk gelmişti. Hemen salondan çıktık. Böyle bir olayın içinde ilk kez bulunuyordum. Sanırım hayatım boyunca unutamayacağım bir olay bu !

8 Kasım 2014 Cumartesi

FAL

     FALIM
                                                              
 Arkadaşlarım ile oturduğum bir mekanda Türk kahvesi içmek istedim. Sohbetimiz fal üzerine
oldu. Herkesin bildiği bir söz vardır ya 'Fala inanma falsız da kalma' işte tam da benim düşüncemi
yansıtıyordu. Fala fazla inanmam fakat eğlence olarak baktırmayı severim. Kahvemi içtikten sonra
fal baktırmak için fincanımı kapattım. Hiç beklemediğim bir durumla karşılaştım. Falımda apaçık
görünen  bir gülücük vardı. Çok şaşırmıştım. Acaba hayatım boyunca hep gülecek miyim? Falım bana bunu mu anlatıyordu?

5 Kasım 2014 Çarşamba

KÖSTEBEK PASTA


MALZEMELER

Keki için:

2 yumurta
1 su bardağı  toz şeker
75 gr. margarin(eritilmiş)
1 paket kabartma tozu
1 su bardağı  süt
1 paket kakao
1 paket vanilya
Alabildiği kadar un

Kreması için:

2 paket krem şanti
1 su bardağı süt
50 gr. damla çikolata
2 tane muz
3 yemek kaşığı un

HAZIRLANIŞI:

Kek için;yumurta şeker,süt,sıvı yağ,un,vanilya,kabartma tozu karıştırılır,son olarak kakao eklenir,karıştırılır.Yağlanmış yuvarlak fırın tepsisine dökülür.180 derecede yaklaşık yarım saat kadar pişirin. Kekin pişmesini beklerken krema malzemelerini çırpın ve dolapta soğumasını bekleyin. Kek piştikten sonra soğumasını bekleyin. Kek soğuduktan sonra ikiye bölün ve su bardağı ile birlikte küçük yuvarlaklar kesin. Önceden hazırlanan kremayı oluşan keklere sürün. Kekten kalan kırıntıları da bir kapta birleştirilip iyice ufalayın ve kremanın üstüne serpin.

Afiyet olsun :)